22 Aralık 2011 Perşembe

Düşen Göbek ve İlk Duş :)

Ah göremedim senin ilk kez yıkanışını.. Düşmüş dün göbeğin bebiş.. Seni hep birlikte yıkamışlar, paklamışlar... Babaannenden aldım haberlerini.. Önce korkmuşsun biraz sudan, sonra sevmişsin, hoşuna gitmiş.. O yumuşacık tenin iyice yumoş olmuştur şimdi senin.. O yumuşacık saçların havalanmıştır.. Tertemiz olmuşsundur, mis gibi kokmuşsundur..
Göbişine bozuk para bağlamışlar, göbeğin dışarı fırlamasın, büyüyünce bikiniler giydiğinde güzel gözüksün diye.. Seni bikiniler içinde hayal ettim de, eminim çok güzel bir kız olacaksın büyüyünce.. Güzel bir fiziğin olacak ve biçimli bir göbek deliğin :))
Canım kuzucum, ilk banyonda yanında olamadım ama inşallah başka bir sefere.. Çok özledim seni şimdiden.. Yanına gelebilmeme 14 gün kaldı, tam 2 hafta... Zaman geçmek bilmiyor.. Bir an önce yanına gelebilmek istiyorum...

19 Aralık 2011 Pazartesi

Tombul Yanak :)

Sevgili Tombul Yanak :)

Orası öyle, tam bir tombul yanaksın sen.. Daha o kadar da küçüksün ki sevmeye korkuyorum. Azıcık büyü de şöyle rahat rahat sıkıştıralım senii :)

Geçen hafta Perşembe günü için İzmir'de iş görüşmesine çağırdılar beni.. O yüzden Çarşamba akşamından bindim uçağa geldim İzmir'e.. Meğer benim haberim yokmuş ama deden hastahaneye kaldırılmış.. Bağırsaklarındaki damarlardan bir tanesi tıkanmış, şiddetli karın ağrısıyla kaldırmışlar hastahaneye... Benim hiç haberim yoktu, çok korktum, deden hepimizi çok korkuttu.. Ama Allahtan çabuk atlattı.. Cumaya kadar hastahanede yattı ama çok şükür iyileşti, sapasağlam haline döndü yine:) Senin çok güçlü bir deden var Durucuk.. Şimdi 6 ay boyunca yediklerine çok dikkat edecek, diyet yapacak ki hastalık tekrar etmesin..

Hazır birkaç günlüğüne İzmir'deyken hem babama hem de sana bol bol vakit ayırmak istedim. Her fırsatta yanına koşmaya çalıştım bebiş.. O kadar güzelsin ki.. Çok şükür sarılık olmadın.. Normalde bebekler doğumdan sonra 200-300 gram kaybederlerken, sen sadece 70 gram kaybetmişsin. Annen seni her fırsatta emziriyor, senin de maşallahın var, her fırsatta emiyorsun :) Geceleri hiç uyutmuyormuşsun annenle babanı.. Bazen meme ağzındayken memeyi kaybettiğini zannedip sinirlenip ağlamaya annene vurmaya başlıyorsun, çok komik... Bir de artık gülümsüyorsun.. O kadar güzel gülümsüyorsun ki bebiş.. Seni gülerken uzun bir videoya aldım.. Bayılıyorum o haline.. Allah hep seni güldürsün böyle..

Ben İzmir'deyken zaman o kadar hızlı geçiyor ki.. Hiç doyamadım sana, hiç.. Döndüm geldim yine İstanbul'a.. Ve şimdi de İstanbul'da hiç vakit geçmiyor.. Bu haftasonu Nermin Teyzen İstanbul'a gelecek, o yüzden ben İzmir'e seni görmeye gelemiyorum.. Bir sonraki hafta da yılbaşı var ve İzmir uçak biletleri çok pahallı.. O yüzden seni en az 2 hafta göremicem :( Şimdiden çok özledim, nasıl geçer bu iki hafta bilemiyorum... Şimdi saydım da iki haftadan bile çokmuş, tam 18 gün.. :( Zaman İzmir'deyken çok hızlı geçerken İstanbul'da hiç ama hiç geçmiyor..

18 gün sonra İzmir'e geldiğimde kimbilir nasıl büyümüş olacaksın :)

12 Aralık 2011 Pazartesi

HOŞGELDİN BEBEK ...


Hoşgeldin bebek.. Ne iyi ettin de geldin... İyi ki geldin..

"Erken doğum olabilir, her an hazırlıklı olun" diyen doktorlar mı yanıldı, yoksa annenin karnındaki fazla mı rahattın bilemiyoruz, ama 9 ay 10 gününü doldurduğun halde hala doğmamıştın :) Tam 11. güne girmiştik, doktorun suni sancı verilecek dedi... O gün, yani 10 Aralık'ta tüm gün annen ve babanla olabilmek için izin aldım bir gün önceden, gittim yanlarına.. 9 Aralık gecesini sana anlatmam mümkün değil, size geldik babaannen ve dedenle birlikte.. Hem annen ve babana moral olsun, hem de annenin hamileliğinin son gününü pasta yiyerek kutlamak için... O gece hepimiz bir şeyler konuştuk ama o kadar heyecanlıydık ki, eminim kimse hatırlamıyordur neler anlatıldığını o gece... Tek düşündüğümüz 24 saat sonra senin kucağımızda olacağındı... Öyle bir heyecandı ki Duru, hiçbirimiz o gece 1 dakika bile uyuyamadık, emin olabilirsin...

Ertesi gün, yani 10 Aralık günü sabah 6.00'da gittik doğacağın hastahaneye... Özel Çınarlı Doğum Hastanesi... Çok güzel, sıcacık, koridorlarında hep bebek ağlamalarının duyulduğu, insanı mutlu eden hastane.. Hemen odayı süslemeye başladık.. Balonlar, kalpler, tüllerle örtülü melek kanatlı kapı süsleri, nazar boncukları... Odan hazır oldu çok önceden... Sonra anneni doğuma hazırlamaya başladılar.. Lağmanla bağırsakları temizlendi önce.. Sonra anneni doğumhaneye alıp suni sancı vermeye başladılar... Heyecanlı dakikalar başladı bizim için.. Beklemeye koyulduk... Birsürü gelen oldu seni görmek için, her gelene senin için notlar yazdırdık, büyüyünce okuyacaksın ve sen daha doğmadan herkesin seni ne kadar çok sevdiğini anlayacaksın :) Ah Duru, o kadar çok bekledik ki seni.. Bir türlü gelmedin, bizi  çok meraklandırdın... Doktorun sık sık gelip anneni ve seni kontrol etti.. Meğer suni sancıya rağmen rahmi yeterince açılmamış annenin.. Bekledik, bekledik... Dünyanın en zor geçen zamanıydı işte o saatler.. Saat 16:00'ya kadar tuttuk nefesimizi resmen bebeğim.. Saat 15:30'da doktorunun son kez yaptığı kontrolde daha fazla beklememek gerektiğini söylemesiyle apar topar sezeryana alındı annen, ve işte o yarım saat....

Duru, eğer tekrardan yaşama fırsatım olsaydı, hemen o 20 dakikaya dönmek isterdim.. Yaşayabileceğim tüm duyguları o 20 dakikaya sığdırdım.. Heyecan, merak, sabırsızlık, mutluluk, korku, öfke, hemen her şey... Saat tam 16:00 ve açılan ameliyathane kapısı... Kapıdan çıkan bir hemşire ve kucağında çığlık çığlığa ağlayan sen :) O an gördüğüm babamla babanın birbirlerine sarılıp sımsıkı ağlayışlarıydı.. Sonra sana bir baktık ki, kıpkırmızı bir bebek, yanaktan ibaret sadece :) Köfte dudaklı, minnacık elli, ayaklı.. Bakım odasına aldılar sonra seni.. Baban da geldi yanında... Temizlediler seni, sonra giydirdiler güzelce... Biz de odanın camına dayadık kafaları, hıçkıra hıçkıra ağlayarak izledik seni.. Seni giydirdikten sonra tutuşturdular babanın ellerine.. Elleri tir tir titreyerek aldı baban seni kucağına ilk kez, ağlaya ağlaya.. 2kilo 780 gram ve 48 cm.'lik bir bebek kollarında ilk kez babanın :)  Sonra indik odamıza.. Dedim ki, Allah ne büyük.. Hayatımın en çok dua ettiğim, en çok şükrettiğim gününü yaşattın kuzucuk...

Odaya gelen, çıkan, ağlayan, dua eden, fotografını çeken onlarca insan... Bir ara abimle sarıldık sımsıkı, dakikalarca ağladık birlikte... Sen ağladın, uyudun, ağladın, uyudun... Önce gözlerini açamadın, sonra hop açılıverdi o güzel gözler... Şaşkınlıkla izledin tek tek bizleri... Neler geçmiştir o bebecik aklından bilmiyorumki...

Sonra annen geldi odaya.. Çok şükür anneciğin de senin gibi sağlıklıydı... Ağrıları vardı, ama normaldi tabi.. O da şaşkın, mutlu, ağlamaklı... Emzirdi hemen seni.. Sen, uykucu bebek, uykudan uyanıp da ememedin birtürlü... Uyandırdık seni, soyduk, gıdıkladık.. Sinirlendin, kaldırdın elleri yukarı, ağlamaya başladın.. Yapıştırdık annenin memesini ağzına, lık lık emmeye başladın... Akıllı bebek seni, hemen kaptın işi :)

O gece annenin ve senin yanında refakatçi olarak anneannen, babaannen ve ben kaldık hastahanede.. 2 saatte bir emmen gerektiği için hiç uyumadık.. Sen habire uyudun :) Uykuya düşkün mü olacaksın ne, seni uyandırmak ne zor iş :) Hemşireyi çağırdık birkaç kere seni uyandırsın da em diye... Emdin lıkır lıkır, aferin kuzucuğuma...

Ertesi gün, Pazar günü akşamüstüne doğru taburcu olduk.. Evinize geldik.. Güzel bir geleceğin olacağına inandığım o güzel eve ilk kez girdin, sonra yine doğru uykuya :) Uykucu bebek seni... Uyu, uyan, meme em, gazını çıkartsınlar, sonra yine uyu :)

Pazar günlerinden nefret ediyorum Duru, çünkü yine gelmek zorunda kaldım İstanbul'a... Uçağa binmek, İstanbul'a gelmek öyle zor oldu ki bu sefer... Keşke gelebilsem her istediğimde yanına, ya da keşke çalışmak zorunda olmasam da kalsam izlesem seni uzun uzun... Büyüyünce telafi eder miyiz  bu kaybettiğim zamanları? Büyüyünce uzaktayım diye beni sevmemezlik etme olur mu? Bir gün beni anlamazsın, sevmezsin diye öyle korkuyorum ki.. Defterine de yazdım ya, ne kariyer, ne planlarım, ne İstanbul'da hayalini kurduğum o hayat umrumda... Öyle bir hismiş ki, kimse umrumda değil, sadece senin yanında olmak istiyorum... İlerde Allah nasip eder de benim çocuklarım olur mu bilmiyorum, ama olsa da olmasa da sen benim için hep çok özel olacaksın... O kadar masum, o kadar safsın ki, Allah seni tüm kötülüklerden korusun.. Hep çok güzel bir ömrün olsun, hep sağlıklı ol..

Arada bir gülücükler gönderdin ya bize o köfte dudaklarınla, tarifi yokmuş o mutluluğun...

Aramıza hoşgeldin bebek... İyi ki geldin.. "Hala" olma şansını verdin bana.. Ne güzel hismiş bu böyle halacım :) Çok seviyorum seni..

* Sen uyanmazken aklımda hep bu şarkı... http://fizy.com/s/1ah20v
** İşte bu da senin doğum hikayen:) http://izmirdogumfoto.com/duruerener/index.htm ... sen büyüyene kadar site güncelliğini korur mu bilmiyorum ama CD olarak da paylaşılacağı için büyüyünce oturur birlikte izleriz:) bu arada bil ki acayip meşhur oldun sosyal camiada:) herkes senin fotograflarını paylaşıyor, herkes güzel dileklerini paylaşıyor seninle ilgili... sen sağlıklı ol, sağlıkla büyü, hepsini göstereceğiz sana:)

22 Kasım 2011 Salı

Geliyor Musun? :)

Son 2 hafta kaldı seni kucağımıza almamıza :) Normalde 9 Aralık'ta doğman gerekiyor ama doktorun her an hazırlıklı olun demiş.. Bekliyoruz.. O kadar üzülüyorum ki İzmir'de olamadığım için.. Doğum anında annenin ve babanın yanında olmak, onlarla birlikte hastahaneye gitmek ve orada sen doğana kadar nefesimi tutup beklemek isterdim.. Malesef İzmir'de değilim ve büyüyünce sen de bana hak vereceksin ki insanlar istedikleri zamanlarda istedikleri yerlerde malesef olamıyorlar...

Yine de yaptım planımı.. Gece kaçta olursa olsun bana da haber vermelerini tembihledim babaannenle dedene... Telefonumun yanından 1 dakika olsun ayrılmıyorum, duşa girerken bile telefonum yanımda.. Ah bir çalsa o telefon, hemen en yakın taksi durağına koşup havaalanına giderim, sonra da İzmire.. Sonra yeniden senin doğacağın hastahaneye :) Ben gelene kadar muhtemelen sen doğmuş olacaksın, ama olsun.. Sen sağlıklı doğ yeter ki, ben seni geç görsem de olur :)

Artık annen doğum iznine çıktı, o yüzden annen ve babaannen sürekli birlikteler. Anneannen de Pazar günü gelecek... Bugün annen, annem, anneannem, teyzelerimiz ve Gözde halan hep birlikte hamileliğe veda partisi yapıyorlar evde... Parti dediysem yiyip içecekler, senin gelişini kutlayacaklar :) Bugün orada olabilmeyi çok isterdim.. İnsan büyüdükçe ailesinin yanında daha çok olmak istiyor... Ben de ciddi ciddi sırf onlarla ve seninle daha fazla vakit geçirebilmek için İzmir'e gelebilmek istiyorum... İş arayışına da başladım.. Buradaki hayatım, yaşadıklarım, özgürlüğüm, erkek arkadaşım nasıl bırakılır bilmiyorum ama istiyorum işte... Hiç kimse aile kadar değerli değil, bunu artık öğrendim...

Öyle güzel bir aileye geliyorsun ki... Böyle bir ailemiz olduğu için ikimiz de çok şanslıyız...

5 Kasım 2011 Cumartesi

Hıçkırık

Meğer bebekler anne karnındaki suyu fazla içerlerse onları hıçkırık tutarmış.. ve bebek yeterince büyümüşse de bu dışarıdan bile gözlemlenebilirmiş... Dün seni dakikalarca hıçkırık tuttu Duruşko :) ve elim sürekli annenin karnındayken hıçkırığını çok net hissettim. Muvizevi bir şeysin...

Bayram sebebiyle geldim İzmir'e ve babanın doğumgünü diye de dün akşam sizdeydim.. Yeni evinizi gördüm, çok güzel bir evin var, emin olabilirsin.. Özellikle de senin odan muhteşemm.. Annen o kadar zevkli ki, senin için aldığı yastıkları gördüğünde bayılacaksın :) Dolabın daha şimdiden birbirinden güzel kıyafetlerle dolu...

Senin ultrason videonu izlettiler... Annenin karnındasın, ama doğduğunda yuvarlak minnacık bir kafan ve nokta kadar bir burnunun olacağı çok belli... Ellerin sürekli gözünde ve ağzında.. O kadar net ki her bir yerin... Minnacık, hıphızlı atan bir kalbin var, sesini de dinlettiler.. Oradasın ve minnacıksın... Daha şimdiden o kadar güzelsin ki... Kime benzeyeceğinin bir önemi yok, sağlıkla bir gelsen aramıza...

Anneni gördüğümde şok oldum.. Son gördüğümden bu yana karnı kocaman olmuş.. Artık karnına dokunmasam da hareketlerini görebiliyoruz dışarıdan.. Poponu dayıyorsun annenin karnına, hoop karnının bir yanı kocaman şişiveriyor annenin.. Bir uçtan diğer uca hareket ediyorsun, hepsini izliyoruz... Elimi koyuyorum annenin karnına, resmen elimi iten bir şey var orada.. Oradasın, çok netsin... Bir ara bıraktık sohbeti, annenin karnına gözlerimizi diktik... Hepimiz seni izledik.. Sen ordan oraya yüzdün annenin karnında, dedenin yine gözleri dolu :) Birbilsen, daha eşyalarına bile bakamayan ve konu senden açılınca ağlayıveren bir deden var... :)

Son 4 haftaya girdik..Annen bayramdan sonra 2 gün daha gidecek okula, sonra izne ayrılacak.. Seni beklemeye başlıcaz.. Dört gözle hem de..

2 Kasım 2011 Çarşamba

Duru'nun Babası

Selam Duru,

Babanın doğumgünü bugün... En değer verdiğim, canımın bir parçası olan adamın bugün doğumgünü... Sen de çok seveceksin onu biliyorum, bir baba gibi, arkadaş gibi, sevgili gibi seveceksin.. Ben de öyle sevdim abimi, o yüzden beni en iyi sen anlayacaksın...

Kızdığın zamanlar olacak, o zaman da ben seni çok iyi anlayacağım.. Küçükken ben de kızardım, anlaşamazdım onunla.. Sonra zamanla büyüdük, yollarımız hayatlarımız ayrıldı.. En ihtiyaç duyduğum insanlardan biri haline geldi... Sen doğunca hep onun yanında olacaksın ya, işte onun kıymetini bil.. O zamanlar çok çabuk geçermiş, insan bunu farkettiğinde durumu istese de değiştiremiyor...

Sen büyüyünce çok iyi tanımış olacaksın gerçi ama, ben sana kızkardeş gözüyle babanı biraz anlatayım...

Abim, yani baban, adının anlamını en iyi tanıyan insanlardan biri.. Haluk: iyi huylu, güzel insan... İnadı tuttu mu tam tutar belki ama kimseyi kırmaz, kabalaşmaz..Küçükken pek anlaşamadığımız doğru.. Onu kızdırmak, sinirlendirmek en büyük zevkimdi benim... Abim bana kızar, şikayet etmek için anneme seslenir, annem gelene kadar abime yalvarırdım ve o da annem geldiğinde beni şikayet etmekten vazgeçerdi..

Beni uyandırışları en güzel hatırladıklarım.. Işığı açar, üstümdeki yorganı, yattığım yastığı çeker,  gıdıklar, beni kahkahalara boğarak uyandırırdı... Sinirlenirdim, bir sonraki sefere daha acımasız yöntemlerle ben uyandırırdım onu..

Ben ufakken, abim beni hiç kıskanmazmış... Hatta bir keresinde, doğumgünüm yaklaştığı için annemin okulda yemesi için hazırladığı sandviçleri satarak bana hediye almış... Öylesinde de fedakardır yani...

Ben onu çok kızdırdığımda bağırır, söylenir, söyleyemediklerini rüyasında patlatırdı... Birkaç kez rüyasında konuştuğuna şahit oldum, onda da bana söyleniyordu :)

Balıkesir'e okumaya gittiği gün tren istasyonunda hıçkıra hıçkıra ağlayışımı hiç unutamıyorum.. Muhtemelen o da çok üzülmüştü ama belli etmedi hiç.. Beni daha da üzmemek için elinden geleni yaptı..

Sonrasında askerliği, benim İstanbul'a gelişim, onun evlenişi, baba sahibi oluşu derken birden zaman çok hızlı geçmeye başladı... Dün gibi hepsi, dün gibi her anımız.. Kıymetini bilmeyip üzüp sinirlendirmişim abimi onun yanındayken... Şimdi zamanı geri alabilseydim, abimin yanından hiç ayrılmazdım..

Duru, o kadar şanslısın ki...


1 Kasım 2011 Salı

Hala Olmak

Henüz olmadım...
Tahminen 1 ay kaldı hala olmama...

Bu blog Duru için.. Benim canım yeğenim için... Doğduğu andan itibaren yaşadığım, gördüğüm her anını yazmak istiyorum Duru'nun... Yanında olamadığım anlarda bile duyduklarım, öğrendiklerim, Duru'ya ait her şey burada olsun...

Şu anki en büyük dileğim sağ salim kucağımıza alalım Duru'muzu... Sağlıklı ve upuzun bir ömrü olsun önünde, hep mutlulukla, gülerek geçireceği günleri olsun... Her mutlu anına tanık olup sevinelim biz de.. Bir insanı başka ne mutlu edebilir ki?

Duru'yu bekliyoruz heyecanla... Şimdiden heyecandan içim içime sığmazken kucağımıza aldığım anı hayal bile edemiyorum...

1 ay kaldı...